Haberler

Emre Konuk: Hedefim, sadece dönem işleri yapan bir yapımcı olmak değil

Paylaş

Emre Konuk: Hedefim, sadece dönem işleri yapan bir yapımcı olmak değil

Paylaş

2007 yılında giriş yaptığı Beykent Üniversitesi’nde öğrenim gördüğü yıllarda görüntü yönetmeni olarak sinema filmleri çekmeye başladığı kariyer yolculuğu 2014 yılında ‘Çırak’ isimli uzun metraj film senaryosunun Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün ‘İlk Filmini Gerçekleştirecek Yönetmen’ fonundan destek görmesiyle profesyonelliğe taşındı. 2015 yılında çekilen film ; 52. Uluslararası Antalya Film Festivali En İyi İlk Film Ödülü, 23.Oldenburg Film Festivali En İyi Film Ödülü, 35. Uluslararası İstanbul Film Festivali En İyi İlk Film Ödülü, 16. Frankfurt Türk Filmleri Festivali En İyi Yönetmen Ödülü, 27. Uluslararası Ankara Film Festivali Umut Veren Yeni Yönetmen Ödülü, 27. Uluslararası Ankara Film Festivali Umut Veren Yeni Senaryo Yazarı Ödülü, 14.Tiran Film Festivali En İyi Kurgu Ödülü, Türkiye Yazarlar Birliği 2015 Yılın En İyi Film Ödülü başta olmak üzere bir çok ulusal ve uluslararası ödülün de sahibi oldu. 

2016 yılında kurduğu Akli Film adlı yapım şirketiyle dizi, film ve belgeseller üretmeye başlayan yapımcı, yönetmen, senarist Emre Konuk, 2019’da gerçekleşen ‘Dünya Tarihinin Dönüm Noktaları’ belgeseli, 2020 yılında gerçekleşen ‘Kuşlarla Yolculuk’, 2020 yılında gerçekleşen Büyük Selçuklu Devleti’nin anlatıldığı ve Türk Dizi Tarihi’nin en büyük prodüksiyonlu dizisilerinden biri olan ‘Uyanış: Büyük Selçuklu’ ile 2 sezondur TRT 1’de  yayınlanan ve reyting birinciliğini elinden bırakmayan ‘Alparslan: Büyük Selçuklu’ dizisiyle adından sıkça söz ettiriyor. 

Emre Konuk ile kariyer yolculuğu, sektör ve yeni projeleri üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik…

• Aslında sizi yapımcılıktan önce yönetmen olarak tanıdık. İlk uzun metraj filminizle çok genç yaşta birçok ödülün sahibi oldunuz. O yaşta bu başarı sonraki adımlarınız için sizi nasıl biçimlendirdi?

İşimi hiçbir zaman ödüllendirilmek için yapmadım. Hep inandığım ve güvendiğim hikayelerin peşinden koştum. Çırak, benim hem yazıp hem yönettiğim bir film. Ortaya koyduğunuz işin, dünyanın dört bir tarafında izlendiğini, ödüllendirildiğini gördüğünüzde anlıyorsunuz ki, ortak his yaratan bir hikâye anlatabilmişsiniz. Bu filmi yapmam için beni tetikleyen o güdünün doğru olduğunu gördüm ve yoluma devam ediyorum.

Ayrıca buradan elde ettiğim başarı, yapımcı olarak nasıl bir yönde ilerleyeceğim konusunda da bana ışık tuttu. Bulunduğum noktaya gelmemde, yönetmenlik hatta görüntü yönetmenliği nosyonlarımım etkisini daha net tespit ettim. Yapımcılığa başladığımdan beri tek sermayem, kendi yeterliliklerim ve çalışkanlığım olduğu için, kendi yapımcı modelimi, yaratıcı yönüm üzerine kurmanın beni farklı kılacağına ve benim için daha doğru olacağına karar verdim.

• Projelerinizin hem senaryo hem yönetmenlik hem de yapımcılık tarafında yer alıyor olmanın artı ve eksileri nedir? Hepsinin içinde olmak yorucu olmuyor mu? Yoksa yaratıcılık anlamında kolaylık mı sağlıyor?

Bugüne kadar projelerimi, fikir aşamasından başlayarak, bütün olarak ürettiğim bir çalışma disiplini ile ilerledim. İyi bir temel sinema eğitimi zaten size hepsini birden öğretiyor, sonrasında nasıl ilerleyeceğiniz ise size kalmış. Yaptığımız işin kollektif bir üretim olduğunu bilerek, tüm süreci yönetmeyi, tüm donanımımla projeye katkı sunmayı seviyorum. Bana göre ancak o zaman ortaya çıkan iş Akli Film işi oluyor. Ayrıca hem işlerimi satın alan mecraların hem de benimle çalışan ekiplerin beklentisinin de bu yönde olduğunu düşünüyorum.

Arka arkaya dönem işlerine imza attınız. Tarih ilgi duyduğunuz bir alan mı? O dönemden gitmenizin özel bir sebebi var mı?

Tarihe ilgi duyduğum muhakkak. Dönem işleri yapmayı da seviyorum. Hem hayat görüşüm hem de geçmişe ait bilgi birikimlerim nedeniyle hâkim olduğuma inandığım bir alanda daha rahat hareket edebiliyorum. Bir diğer yandan, neredeyse hiç kaydı tutulmamış zamanları, yeniden ete kemiğe büründürebilmek, en ince detayına kadar hayal edip meydana çıkarmak beni çok heyecanlandırıyor.

Elbette hedefim, sadece dönem işleri yapan bir yapımcı olmak değil. Öncelikle, bir senarist ve bir yönetmen olarak, yapmayı planladığım, üzerinde çalıştığım pek çok farklı türde projelerim var. Çırak bir üçlemenin ilk filmiydi, en kısa sürede diğer iki filmimi de çekmeyi çok istiyorum ve bu yönde çalışmalarım sürüyor.

• Dönem işi yaparken sizi en çok zorlayan şey ne oluyor?

Tabii ki en zor kısım uygulama. Günümüzde geçen bir dizi projesine kıyasla, işiniz, belki de 3-4 kat fazla. Yönettiğiniz iş çok büyük bir organizmaya dönüşüyor, düşünmeniz gereken detaylar çok fazla. Dönem işlerinin altından kalkabilecek ekipleri kurmak, oyuncu seçimleri hayli zorlayıcı. Biz uzun zamandır bu alanda olduğumuz için sürekli birlikte çalıştığımız, temel ekibimizi oluşturarak bu sıkıntıyı büyük ölçüde aştık.

Bir diğer zorluk ise, tarihi gerçek kişileri anlatan bir proje yapıyorsanız, o kişilerin sorumluluklarını taşımak. Bu aşamada doğru bilgi ve doğru bakış açısını projenize yerleştirmek için de çok çalışmanız gerekiyor.

• Kısa vadede gerçekleştirmek istediğiniz farklı dönemlere ya da günümüze ait proje planlarınız var mı?

Yurt dışından sıklıkla, ortak proje teklifleri geliyor. Bugüne kadar ortaya çıkardığımız projelerin böyle yeni talepler oluşturması gurur verici. Bu teklifler içerisinde yapmaya karar verdiğimiz ilk iş bir sinema filmi. Türkiye-Malezya ortak yapımı olacak bir HALİD BİN VELİD filmi yapacağız. Ön prodüksiyon süreci başladı. Bir yandan senaryo yazılırken diğer yandan oyuncu seçimleri yapılıyor.

Akli Film’in en önemli özelliklerini saymamı isteseniz, ilk başta masamızın üzerindeki projeleri söylerim. Elbette dönem işleri yapmaya devam edeceğiz. Bilinen, bilinmeyen çok sayıda tarihi kişinin henüz anlatılmamış, heyecan verici hikayeleri var ve sıradan insanların, topraklarımızda yaşanmış, masalsı, gerçek pek çok hikayesi.

Ulusal televizyon kanallarıyla görüşmeye başladığımız, yakın tarihte ve günümüzde geçen dizi projelerimizin yanı sıra, dijital platformlar için üretmeye başladığımız, belki de Akli Film’den hiç beklemediğiniz türlerde de çok sayıda işimiz var. Zamanı geldikçe bu projeleri sizlere duyurmak için de çok heyecanlıyız.

• Son günlerde Büyük Selçuklu serisinin 20’den fazla ülkeye satıldığını okuduk. Yurt dışından nasıl tepkiler geliyor? Yabancıların bizim hikayelerimizi bu denli sahiplenmesini ve projelerin yurtdışında da çok izlenmesini neye bağlıyorsunuz?

Ülkemizde, hikâye çeşitliliği çok fazla. Hem coğrafi hem kültürel olarak yabancılar için şaşırtıcı denecek, merak uyandıracak bir ülkeyiz. Demek ki duygu aktarımlarımız da evrensel standartlarda ki projelerimiz tüm dünyada ilgi görüyor.

Akli Film projeleri özelinde konuşmam gerekirse, ben baştan beri tarif ettiğim çalışma biçiminin sonuçlarını, tam da hayalimdeki gibi gerçekleştiğini görüyorum diyebilirim. Aldığım yorumlar genellikle, bizim projelerimizdeki teknik ve sanatsal standardın benzerlerine kıyasla çok yukarıda olduğu yönünde oluyor. Selçuklu serisi prodüksiyon kalitesi ve senaryo diliyle ülkemizde bu zamana kadar yapılmış dönem işlerinin çok çok ötesinde. Her hafta yayına yeni bir bölüm hazırlamanız gereken, Ana akım bir dizide film kalitesinde savaş sahneleri çekebildiğimizi tüm dünyaya gösterdik. Bizden sonra da benzer projelerde bu tip sahneler çekilmeye başlandı. Akli Film olarak, dünya standartlarında, büyük yapımlara imza atıyoruz. Neredeyse bir okul gibi, ekiplerimize, daha önce kimsenin imkân sunmadığı deneyimleri yaşatıyoruz. Bizimle çalışan, bizim setlerimizde yetişen pek çok kişi şu anda, bizden edindikleri bilgi ve deneyimi sektörün diğer işlerine aktararak, genel kalitenin artmasına katkı sunuyorlar. Sektöre yön vermek bizim için mutluluk verici. Özellikle hikâye anlatımındaki tarzımıza ve dizinin dünyasını oluşturma biçimimize gelen yorumlar hem benim hem de ekibimin motivasyonunu sürekli taze tutuyor.

Şu sıralar kafkaesk tonlardaki psikolojik dizilerin de ilgiyle izlendiğini ve birçok ülkeye satıldığını gözlemliyorum. Ölüm korkusu yaşayan, takıntılı bir karakterin öyküsünü anlattığım filmim Çırak’ı bu konuda öncü görüyorum. 2014 yılında bu filmi yaparken etrafımdaki hiç kimse projeye inanmamıştı. Psikolojik insan hikayelerinin alıcısı yok denmişti. Ancak film yurtiçi ve yurtdışında onlarca ödüle layık görüldü. Fipresci üyesi birçok yabancı sinema eleştirmeni 2015 yılının en iyi 10 filmi arasında gösterdi. Üzerine tezler yazıldı. Bence başarılı bir yapımcının meziyetlerinin başında, sektörün ve izleyici alışkanlıklarının nereye evrildiğini önden sezip havayı koklayabilme yetisi gelmeli.

• Selahaddin Eyyubi isimli uluslararası bir dizi projeniz olduğunu duyduk. Bize biraz projeyi anlatabilir misiniz? Proje fikri ilk nereden çıktı? Nasıl bir iş bizi bekliyor?

Selahaddin Eyyübi benim yıllardır yapmayı hayal ettiğim projelerden bir tanesiydi, Pakistanlı ortaklarım da aynı niyetle kapımı çaldıklarında hayallerimizi birleştirip, bir platform dizisi yapmak üzere kolları sıvadık. Sadece İslam dünyasında değil, tüm dünyada bilinen ve saygı duyulan bu kişiliği anlatmak herkese nasip olmaz. Proje ile ilgili şu aşamada söyleyebileceğim en önemli şey, tüm dünyada izlenmesini istediğimiz, evrensel standartlarda bir iş ortaya koymak için gece gündüz çalıştığımız olabilir.

• Dijitalleşen dünyada yapımların geleceğini nasıl görüyorsunuz? Sektör sizce nereye evrilecek?

Sektörün, değişen ve dijitalleşen dünyaya hızla evrildiğini görüyorum. Şu sıralar tam da bu geçiş dönemini yaşıyoruz zaten. Daha önce de benzer biçimde gerçekleştiği gibi, kısa süre içinde sektörün tüm bileşenleriyle yeni bir sistem yaratıp, üretime hız kesmeden devam edeceğini düşünüyorum. Tabii ki her zaman, her platformda olduğu gibi üretime devam edebilmek için en önemli unsur içerik. Hikayeniz güçlüyse, sanal ya da gerçek, dijital ya da değil bütün sahalarda oluşturulacak bütün platformlarda sağlam bir yeriniz olacak demektir.